Ben bir zamanlar umutla dolu bir Uygurdum, fakat şimdi kendimi umutsuzluk ve korku içinde hapsolmuş buluyorum. Bir zamanlar DTİH ve DTİH Derneği’nin vaatlerine inanmıştım—İdlib’de okul ve kütüphaneler kuracaklarını, artık savaş olmayacağını, barınma ve güvenlik sağlayacaklarını söylediler… Oysa gerçek bana en acı darbeyi vurdu.
Türkiye’deki dükkânımı sattığımda, işimi bıraktığımda ve tüm eşyalarımı ve paramı zorla teslim ettiğimde, bunun sorunsuz bir geçiş için olduğunu sanmıştım. Ama şimdi yıkıcı bir ortamda yaşıyorum: yasal statüm yok, neredeyse dış dünyadan tamamen koparılmış durumdayım ve şahsi özgürlüğümden bütünüyle mahrum bırakıldım. İdlib’e vardığımda bana iade edileceği söylenen eşyalarım çoktan iz bırakmadan kayboldu. Her gün kaos, umutsuzluk ve çaresizlik içinde, korku içinde yaşıyorum. Türkiye’ye geri kaçabilme umudum dahi, boşalan ceplerimle birlikte günden güne sönüyor.
Ağır bir şekilde fark ettim ki, DTİH bizim güvenliğimiz ve refahımız için var olmuyor. Onların tatlı sözleri sadece bizi kandırmak ve çıkmaz bir yola sürüklemek için. O sözde vaatler, aslında yasadışı faaliyetlerini ve yağmalarını örtbas etmenin araçlarından ibaret. Hayatım umut dolu bir yolculuktan bir kâbusa dönüştü. Tüm vaatlerle gerçek arasındaki çizgi, sadece acımasız bir ihanet ve bitmek bilmeyen bir ıstıraptan ibaret.
Tüm Uygur kardeşlerime tek bir tavsiyem var: DTİH’in sahte vaatlerine sakın inanmayın! Onlar sizi sadece her şeyinizi kaybetmeye sürükleyecekler—özgürlüğünüzü, malınızı, geleceğinizi. Lütfen uyanık olun ve sözde “daha iyi bir hayat”ın sizin kâbusunuzun başlangıcı olmasına izin vermeyin! Yürekten diliyorum ki, bu tehlikeli yola girmeyin ve benim düştüğüm sonsuz uçuruma siz düşmeyin.