CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Toplumsal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) Beşiktaş’taki bir otelde düzenlediği “Sosyal Demokrasi ve Refah Devleti: Almanya’dan ve Türkiye’den Perspektifler” başlıklı panele katıldı.
Burada yaptığı konuşmada, toplumsal demokrasinin tabiata ve beşere bedel veren bir siyaset anlayışı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, refah devletinin gelirin hakça bölüşümünü öngören bir kavram olduğunu tabir etti.
“REFAH DEVLETİNE ADIMLAR ATILMASI İÇİN…”
Türkiye’nin, bulunduğu coğrafya gereği kilit bir ülke olduğunu kaydeden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, şunları söyledi;
*Türkiye hoş bir ülke lakin problemleri çok fazla olan bir ülke ve bu problemlerin aşılması için Türkiye’nin kesinlikle lakin kesinlikle güçlü bir toplumsal devlet anlayışını hayata geçirmesi gerekiyor.
*Var olan meselelerin çözülmesi ve refah devletine yanlışsız değerli adımların atılması için bir toplumsal demokrasi anlayışının Türkiye’de iktidar olması gerekiyor. Biz bunu yapacağız; inançla, kararlılıkla ve azimle yapacağız.
*Aslında tarihin bize yüklediği bu türlü temel bir misyon var. Var olan problemlerin tahlili için toplumsal demokrasi kaçınılmaz olarak toplumun gündemine gelmiş durumda. Meselemiz bunu geniş kitlelere aktarma konusunda gayret harcamak.
*Bu çabayı daima bir arada ülkenin geleceği açısından kaygı duyan herkesin bir formuyla kitlelere ulaşıp, bunu aktarması gerekiyor. Yalnızca siyasalların değil, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, meslek kuruluşlarının daima birlikte toplumsal demokrasiye olan muhtaçlığı dillendirmesi gerekir.
*Refah devleti dediğimiz aslında gelirin hakça bölüşümü ve gelirin sağlıklı ve istikrarlı bir biçimde artması demektir. Zira refah devletinde bireylerin ömür standardının yükseltilmesi temel prensip olarak önümüzde duruyor.
“GELİR DAĞILIMI BOZULDUĞU İÇİN DERİN BİR FAKİRLEŞME YAŞIYORUZ”
Alt gelir kümelerinden, üst gelir kümesine inanılmaz kaynak transferi yapıldığını savunan CHP Genel Lideri Kılıçdaroğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü:
*Bu gelir dağılımını harika bozuyor. Gelir dağılımı bozulduğu için derin bir fakirleşme yaşıyoruz. Türkiye’nin temel gündeminden birisi derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz?
*Gelişmiş ülkeler, refah devletini tartışırken, biz derin yoksulluğu nasıl giderebiliriz bunu tartışıyoruz. Artık 21’inci yüzyılda teknoloji, süratle gelişen ve insanların hayatına çabucak hemen her alanda dokunan bir faktör olarak karşımıza çıktı.
*Eğer bilgi devleti olmazsanız, bilgi toplumu olmazsanız, bilgiyi ve üniversiteleri sahiden de bilgi üreten kurumlar haline getirmezseniz sorun yaşayan bir ülke haline gelebilirsiniz.
*Bugün Türkiye, bunun bütün açmazlarıyla karşı karşıya. O nedenle üniversitelerin bilgi üretmesi yüksek yetenek inşası dediğimiz kavramın kesinlikle lakin kesinlikle toplumun her kısmına aktarılması gerekir.
“ÜLKENİN 85 MİLYONUNUN HAKKINI ALACAĞIZ”
Türkiye’de gelir dağılımındaki bozukluğun giderilmediğini, tam bilakis katmerleşerek arttığını argüman eden Kılıçdaroğlu, “Bunun temel nedeni, kur muhafazalı mevduattan tutun, kamu özel işbirliğine, kamu ihalelerine kadar uzanan bir zincir var. Bunu topluma çok yeterli anlatmak gerekiyor. İktidar olduğumuzda bütün bunların tamamına demokratik yollarla ve hukuk içinde son vereceğiz. Kimse, bu ülkenin 85 milyonunun ödediği vergileri haksız olarak kendisine gelir olarak dönmesini isteyemez. Kimsenin bu türlü bir hakkı yoktur. Gerekirse biz bunu da milletlerarası mahkemelere taşıyıp, orada bu ülkenin 85 milyonun hakkını alacağız. Bundan hiç kimsenin telaşı olmasın” diye konuştu.
Toplumun her bölümüyle diyalogda olduklarını söz eden CHP Genel Lideri Kılıçdaroğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü:
*Bütün sıkıntı anlatımınızın samimi olması ve sizin bu sorunu çözebileceğiniz konusunda karşı tarafı ikna etmemiz gerekiyor. Bunun için de samimi olarak gitmek, oturmak ve konuşmak lazım.
*Hiçbir sorun tahlilsiz değil, bir ortaya geleceğiz, oturacağız, konuşacağız. Bugün çok farklı siyasi görüşlerde olan 6 parti bir ortaya gelebiliyoruz. Pekala ülkenin sıkıntılarını masaya yatırabiliyoruz, ortak tahliller üretebiliyoruz.
*Demek ki, siyaset kurumu, samimi olarak problemleri çözme konusunda irade beyan ederse, halkın da teveccühünü kazanmış olacaktır. Bunu gidip halka anlatmamız ve münasebetiyle var olan meseleleri çözme konusunda bizi yetkilendirmesini istememiz gerekiyor.
“HİÇBİR KİŞİ ATTIĞI TWEET MÜNASEBETİYLE TELAŞ DUYMAYACAK”
Kılıçdaroğlu, meselelerin dört basamaklı bir siyaset izlendiğinde çözülebileceğini tabir ederek şunları söyledi;
*Bir, demokratik standartlarınızı yükselteceksiniz. Hiçbir kişi attığı tivit hasebiyle kaygı duymayacak. Fikir özgürlüğünü sağlayacaksınız. Üniversitelerde özerkliği sağlayacaksınız.
*Bilimin önündeki bütün pürüzleri kaldıracaksınız. İki, Türkiye’nin üretmesi lazım. Yani katma pahası yüksek eser üretmesi lazım. Katma kıymeti yüksek eser üretemezseniz, gelişmiş ülkelerin ürettiği katma pahası yüksek eserlerin pazarı haline gelirsiniz. Biz pazar olmak istemiyoruz.
*Biz o eserleri üretip, nitekim de rekabetçi bir ortamda dünyanın her tarafında kendi katma bedeli yüksek eserlerimizi satmak isteriz. Üç, güçlü bir toplumsal devlet inşa etmek zorundasınız. Dört, bunların sürdürülebilirliğinin olması lazım. Bu dört basamaklı stratejiyi izlerseniz, Türkiye’nin bütün meselelerini çözersiniz. (DHA)