Halkın yüzde 64’ü ömür standardından mutlu değil
Ekonomik krizin alım gücü üstünde yarattığı ağır tahribat, toplumun tüm gelir kümelerinde tesirini gösterirken, daha evvel harcamaları ve gelir seviyesi ile ayrışan AB kümesi da harcamalarında frene bastı. Türkiye genelinde yapılan alışverişlerde sepete giren eser çeşitliliği yüzde 2 oranında azalırken, bu, üst gelir kümesini söz eden AB kümesinde ise yüzde 4 oranında gerçekleşti.
ÜRÜN SAYISI DÜŞTÜ
Ipsos tarafından yapılan araştırmada, 2022 yılının birinci 10 ayında hanelerin aldığı farklı eser sayısında birinci kere düşüş görüldüğüne dikkat çekilerek, “Geçmiş yıllarda daima artış eğiliminde olan farklı eser alım adedi birinci defa geriledi. Hanede daha fazla düşen bu harcama dışarıdan yeme-içmede daha yüksek artışla dengelenmiş olabilir hipotezi de geçerli değil. AB kümesinin meskende de dışarıda da yaptığı harcama başkalarından daha az artıyor, AB kümesi daha çok frene basıyor” tespitleri yapıldı. Yüksek enflasyonun tüketici davranışlarını her gelir kümesinde değiştirdiğine işaret eden araştırma sonuçlarına nazaran, daha az cümbüş, daha az satın alma üzere davranışlar yaygınlaşmış durumda. Harcamaların mümkün olduğunca minimize edildiği, eser çeşitliliğinin ise daraldığı belirtilen araştırmaya nazaran, kimi eser ve hizmet kümelerine yapılan harcamalar “bekle ve gör” stratejisi ile kısıtlanmaya başlandı.
TÜKETİCİ UMUTSUZ
Diğer taraftan halkın yüzde 64’ünün hayat standardından mutlu olmadığı Türkiye’de, halkın yarısı ise şahsî ekonomik durumunun daha da berbata gideceğini düşünüyor. Bu oranlar AB kümesi tüketicilerinde ise sırası ile yüzde 69 ve yüzde 60 olarak gerçekleşerek ortalamanın üstüne çıkmış durumda.
Yoksullaşarak eşitleniyoruz
Araştırma sonuçlarını kıymetlendiren Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik, yüksek enflasyonun, haneleri daha çeşitli, farklı eser satın almaktan uzaklaştırdığına dikkat çekerek, fiyatlı çalışan daha üst gelir kümelerinde maaşların görece daha az arttığını ve gelir kaybının harcamalara yansıdığını belirtti. Gedik, “AB, genel topluma nazaran daha umutsuz. Üst sosyoekonomik kümelerin tüketici olarak karşılaştıkları bu ekonomik erozyon, üzerine çok düşünülmesi gereken bir değişim. Gelir dağılımında daha istikrarlı bir tablo olması elbette her ülkenin gayesi, lakin fakirleşerek değil zenginleşerek eşitlenmeyi amaçlamalıyız” dedi.