“Rahmetli Alpaslan Türkeş, bir gün beni yanına çağırdı, ‘Aşırı sol kümelerin çeşit çeşit kitapları var. Bizim, bu mevzuda önemli eksikliklerimiz bulunuyor. Türk milliyetçiliğiyle ilgili kitap yazmanı istiyorum’ dedi. Kitap çalışmamı tamamladığımda, kendi adımla değil, müstear isimle bunun yayımlanmasına karar verdim. Türklerin tarihte, literatürde Bozkurt ismiyle anıldığı bilinir. Ben de buna sadık kalarak, Bozkurt uzun olacağı için yalnızca adımı Kurt yaptım.
Kahramanmaraşlıyım. O civarların Türk ozanlarının en romantiği bana nazaran Karacaoğlan’dır. Şiirlerini, türkülerini söyler, dinlerdik. Soyadımı da ondan esinlenip Karaca yaptım. Yani hem bir sanat ve romantizm, hem de bir soy, kültür bağı olarak Bozukurt’u Kurt yaptım, Karacaoğlan’ın oğlanını attık Karaca’yı aldım. Adımın bu kitapta bu türlü anılmasını uygun buldum” diyor.
Bu kelamlar, 87 yaşındaki Prof.Dr. Fikret Eren’e ilişkin. Öbür tabirle Kurt Karaca’ya. Hala Başşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan duayen hukukçu, alanıyla ilgili günde en az 10 saat çalışıyor. Eren, son periyotlarda CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na açıktan takviye veriyor. Münasebetini ise şöyle açıklıyor:
KILIÇDAROĞLU, DONANIMLI
“Türkiye’nin hem bilimsel hem siyasal taraftan de gelişmesine bilim insanı olarak katkıda bulunmak yurttaşlık misyonudur. Bu uğurda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla bilimsel araştırmalara katkı veriyorum. Ben, olayın siyasi istikametine karışmıyorum. Biz yalnızca nesne, bilgi araştırma sonuçlarını veriyoruz; o da kıymetlendiriyor. Sayın Kılıçdaroğlu, hayli donanımlı bir formda gerek yerli, gerekse yabancı bilim, sanat ve siyaset adamlarıyla bir birliktelik içinde olduğunu, Türkiye’nin geleceği istikametinden her türlü sorumluluğun arayışı içinde olduğunu görüyorum.”
Türkiye’nin geleceğine örnek olacak, olumlu hizmetlerde bulunacak herkese gerekli sunumları yaptığını kaydeden Prof. Dr. Eren, “Bir ülkeyi yönetmek, o ülkenin toprağına, taşına, insanına, sanayisine, iktisadına renk vermek, katkıda bulunmak kolay değil. O istikametten ben ilgisini yeterli görüyorum ve Kılıçdaroğlu’nun tarafsız olacağına büyük oranda inanıyorum” görüşünü lisana getiriyor.
YERLİSİ, ULUSALI OLMAZ
Türkiye’nin kalkınmaya, bilimsel birlikteliğe, barışa gereksinimi olduğunu kaydeden Eren, kelamlarını şöyle sürdürüyor:
“Yüzümüz güler, cebimiz dolarsa daha keyifli olacağımız düşünüyorum. Bilim bizim kültürümüzde çok değerli yer alır. Nerde olursa olsun, Çin’de olsa bile git, orta, bul diye bir görüş vardır. Bilim adamı olarak ben buna inanırım. Sayın Kılıçdaroğlu bu manada hem iç bilim adamlarına, danışmanlara, hem dış bilim adamlarına, danışmanlara ehemmiyet verdiğini görüyorum. Bu doğrudur. Bunu yabancısı, yerlisi ulusalı olmaz. Her yerden arayıp bulacağız. Bu manada bunu berbat bir şey olarak görmüyorum.
Bilimsel araştırma bugün Türkiye’nin gereksinim duyduğu bir ihtiyaç. Türkiye’nin hem siyasal, ekonomik, toplumsal taraftan gelişmeye muhtaçlık var. Bunu hangi akıl, hangi ruh, hangi milliyet, hangi insan verirse versin Türkiye için yararlarını tartıp ölçeceksin. Yani yabancı bir danışmanın danışmanlık vermesi berbata alınamaz.”
ATATÜRK’ÜN DANIŞMANLARI
Atatürk devrinde de yabancı danışmanların vazife yaptığını kaydeden Prof. Dr. Fikret Eren, açıklamasını şöyle sürdürüyor:
“Atatürk’ün çabucak her alanda yabancı danışmanları da vardı. Hitler’den kaçan dünya çapında ünlü bilim insanları Atatürk vaktinde Türkiye’ye geldi. Atatürk’ün 300 kadar hukuk, iktisat, mühendislik, tıp üzere çok güzide alanlarda çalıştılar. Kimilerinin vatandaş olarak alındığını da biliyoruz.
KUKLALIĞINI YAPMAZ
Bir siyaset adamı temsil ettiği parti, bir milletin, devletin buyruğunda olduğu için esasen ihanet etmez. Kendi milletine ihanet eden devlet lideri düşünmemek lazım. En çok eleştirilen ABD’li Rifkin oldu. Rifkin bugüne kadar birinci kez Sayın Kılıçdaroğlu’na değil daha evvel ABD’ye, 16 yıl Almanya Başbakanı Merker’e, İngiltere’ye ve daha bir çok başkana akıl vermiştir danışmanlık vermiştir. Danışmanlık zorla değil, istekle verilir. İstersen kullanırsın, istersen kullanmazsın.
Kılıçdaroğlu, tanıdığım kadarıyla Türk milletine, bu vatana ihanet ya da karşı çıkacağını sanmam. Yabancıların kuklalığını yapacağını, ihanet edeceğini hiç düşünemiyorum. Bunlar bizim ulusal değerlerimizdir. Hiçbir başkan ihanet etmez. Hepsine hürmet ve sevgi duymalıyız.”
3. SEFER ADAY OLAMAZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını belirten Prof. Dr. Fikret Eren mevzuyu şöyle açıklıyor:
“Hukukun, kanunların ‘süresel uygulanması’ diye bir bahis var. Bir yasa çıktığı andan, kaldırıldığı ana kadar geçerlidir. Artık kanunların uygulanmasında şu prensip var: Bir kanunun bazen tamamı, bazen bir kısmı değiştirilir. 1982 anayasamızın 2017’de değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinde Anayasamızın kimi unsurlarının, kimi fıkraları değiştirildi. ‘Cumhurbaşkanı, halk tarafından 5 yıl için seçilir’ deniyor. Bu husus değişmedi. 3. seçim yoktur. Anayasada hala 2 sefer seçilir deniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk tarafından 2 sefer seçilmiştir. 3. kez bana nazaran seçilemez. Yüksek Seçim Şuramız, Anayasa Mahkememiz var. Ne diyeceklerine bakacağız.”
KORKUNÇ AYIP VE GÜNAH
Tarikatçı bir babanın, 6 yaşındaki kızını, 29 yaşındaki müridiyle evlendirmesine “Bu bir hastalık, günah ve ayıptır” niteleyen Eren, reaksiyonunu şöyle aktarıyor:
“Hukukta bir hareket yapmak için ‘ehliyet’ dediğimiz bir şey var. Bir kişinin evlenmesi için evlenme ehliyeti var. Her şeyden evvel evlenecek kişinin ayırt etme gücü, ruh ve akıl sıhhati olacak. Yaş durumu var. Fakat bu yaş 15 yaşına kadar düşürülebiliyor. 6 yaşında ne aklı vardır ne erginliği vardır. Bu olmuşsa, hem ahlaken vahim bir ayıp, hukuken vahim bir günah, kabahat. Çok yazık çok…”