Kuzey Atlantik yıllardır dünyanın diğer bölgelerine göre daha yavaş ısınıyordu. Ancak şimdilerde ısınma hızını artırdı. Geçtiğimiz ay deniz yüzeyi 25°C’lik rekor bir sıcaklığa ulaştı – 2020’de kaydedilen bir önceki en yüksek sıcaklıktan neredeyse 1°C daha sıcak – ve sıcaklıklar henüz zirve yapmadı bile. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nde atmosfer fizikçisi olan Tianle Yuan, “Bu yıl çılgın bir yıl oldu” diyor.
Bu eğilimin açık ve birincil itici gücü, okyanusların sürekli olarak emdiği ısıyı hapseden sera gazları. Bir diğer etki de son zamanlardaki hava durumu, özellikle de bulut oluşumunu baskılayan ve okyanusların Güneş’te pişmesine izin veren durgun yüksek basınç sistemleri.
Ancak araştırmacılar şimdi istenmeyen sonuçlar kategorisine girebilecek bir başka faktörün farkına varıyor: gemi izleri olarak bilinen bulutlar. Bu bulutlar şimdilerde ise pek yoklar.
İstemeden jeomühendislik yaptık
Sülfat veya tuzparçacıkları, buharın damlacıklar halinde yoğunlaşması için çekirdek oluşturarak bulutları tohumlar. Tohumlar ayrıca daha küçük, daha çok sayıda damlacıklar oluşturarak mevcut bulutları daha beyaz ve parlak yapar. Bu da güneş ışınlarını yansıtıcı bir etki oluşturuyor.
Kısaca, gemi taşımacılığında bulunan kükürtlü fosil yakıtlar esasında ısınmanın çoğunu geçici olarak maskeleyerek dünyayı küresel ısınmanın var olmadığına ikna etti. Akıllara “ısınmayı önlemek için kükürt püskürtmeye devam edelim” önermesi gelebilir ancak atmosfere kükürt püskürtmek sıcaklığı düşürmenin yanı sıra gökyüzünü beyaza çevirebilir, hava düzenini değiştirebilir, sıtmanın yayılmasını artırabilir, ozon tabakasını tüketebilir ve bitkilerin büyümesi için ihtiyaç duyduğu ışığı engelleyebilir. Ve, bulutları beyazlaştırmanın da bir sınırı var ve bir atmosfer çöküşü riski da mevcutta var.
IMO 2020 yönetmeliğinin yürürlüğe girmesinden bu yana geçen sınırlı süre nedeniyle, sülfür emisyonlarındaki bu önemli azalmanın uzun vadeli etkisi ise hala belirsizdir.