Dört aktarmalı metro yolculuğunun ardından sağ salim Atatürk Olimpiyat Stadı’na vardıktan sonra Türk gazetecilere ayrılan stadın en ücra köşesinden maçı dürbün ve monitör yardımıyla izlemeye koyulduk. Fiziken ev sahibiydik ama doğal olarak misafirdik.
2005 yılı gözümüzde canlandı. O efsane finalin büyüsü çekilecek sıkıntıları unutturacak motivasyonu verdi. Son üç Şampiyonlar Ligi finalinin 1-0 bittiği düşünülürse 3-3’lük Liverpool-Milan maçı gibisini bir daha yaşamak sanki biraz da hayalcilikti.
Inter tribünleri çok daha organize ve coşkuluydu. Tribünün maç başlamadan kazananı İtalyanlardı.
Inter, dünyanın modern futbolu en iyi oynayan rakibi Manchester City karşısında iyi direndi. İngilizlerin ve Guardiola’nın ‘Salon’ futboluna karşı, İtalyanlar ‘Sokak’ futbolu ilk yarıda işe yaradı. İnter’in rakibi bozan, ‘Catenaccio’ esintili sert futbolu City’i durdurdu. De Bruyne’nin 2021’deki finaldeki gibi yine sakatlanması Mavilerin planını daha da bozunca acaba sürpriz olur mu diye düşünmeye başladık.
Ama City’e karşı oynuyorsanız tek bir hata yapma lüksünüzün olmadığını Rodri hatırlattı. Klasik bir hızlı hücumdaki kanat bindirmesinde Rodri futbol topuna bilardo topu muamelesi yapınca gol geldi. İnter’in gardı düştü. Lukaku ile yakalanan şans da tepilince Guardiola 12 yıldır eksik kalan Şampiyonlar Ligi hasretini İstanbul’da dindirdi.
Bizim için gözler İlkay ve Hakan’daydı. Hakan sevgimiz ağır basıyordu orası gerçek ama kaptan İlkay’ın ellerinde yükselen kupa Guardiola ve City’nin bu sezonki muhteşem futbolunun biraz da hakkıydı.
Şu da bir gerçek ki İstanbul İngilizlere iyi geliyor.
Kaynak: Sözcü