Sorunlara çözüm bulmak için araştırmalar yapar, araştırmanın doğruluğunu gözlemlemek için bilimsel deneyler yaparız. Peki bu deneylerin ne kadar tehlikleli sonuçlar doğurabileceğini biliyor muydunuz?
Kansere çözüm bulmak isterken organ yetmezliğine sebep olan ilaç: TGN1412
Son katılımcı enjeksiyonu alır almaz bayılırken kısa bir süre sonra diğer gönüllülerde bayıldı ve yoğun bakıma kaldırıldı. Kanserlere daha iyi saldırmak veya otoimmün bozuklukları tedavi etmek için bağışıklık tepkisini modüle etmeyi amaçlayan ilaç, kimsenin ölümüne sebep olmasa da ne yazık ki gönüllülerde çoklu organ yetmezliğine sebep oldu.
Stanford Hapishane Deneyi
Araştırmacılar,hapishane yaşamının psikolojik bir incelemesi için gönüllü talep eden bir reklam yayınladılar ve katılmak isteyenlerden 24 kişi seçti. Katılımcıların yarısına mahkum rolü diğer yarısına ise gardiyan rolü verildi ve sahte gardiyanlara sahte mahkumları tutuklayarak sahte bir hapishaneye götürme yetkisi verildi.
Simüle hapishanedeki koşullar hızla kötüleşti. İkinci gün, mahkumlar bir isyan çıkardılar ve dördüncü gün, katılımcılardan bazıları o kadar travma geçirdi ki eve gönderilmek zorunda kaldılar. Altıncı gün, deney kaosa sürüklendi ve planlanan iki haftalık sürenin yarısına bile gelinemeden durduruldu. Bazılarına göreyse deney en başından beri başarısız olacaktı. Çünkü açık bir şekilde bir hapishane ortamını simüle etmek amacıyla gönüllü istemenin, gücü kötüye kullanmaya eğilimli insanları cezbettiğini öne sürdüler.
Bir bebek ve maymun beraber büyürlerse ne olur: Gua ve Donald
İlk başlarda bebek şempanze Gua, bebek Donald’a göre daha başarılıydı. Ancak insan ortamına daha fazla maruz kalmaya başlayan Gua, sonunda tökezledi ve genetiğinin sınırlarını aşamadı. Ancak asıl şaşırtıcı gelişme Donald’dan geldi. Gün geçtikçe Gua’yı taklit etmeye başlayan bebek Donald, insanlık gelişiminde geri kaldı.
Bilimi silah olarak kullanmak: Şarbon Deneyi
Bilimsel keşiflerin en büyük dezavantajlarından biri, yeni bir şey öğrenir öğrenmez birilerinin onu nasıl silaha çevireceğini bulması olabilir. Londra’daki potansiyel güvenlik açıklarını belirlemek için biyolojik silah saldırısını simüle eden deneyler gerçekleştiren araştırmacılar, şarbon sporunun davranışını taklit eden mikroskobik bir spor (zorlu koşullarda hayatta kalmayı başarabilen canlılar) kullandı. Deneyler, hareket halindeki bir yeraltı treninden bir kap sporun atılmasını ve sporların doğrudan yer altı tünellerindeki hedef konumlara püskürtülmesini içeriyordu.
Deneyler, böyle bir saldırının herhangi biri semptom göstermeye başlamadan günler ve haftalar önce kolayca yayılabileceğini ortaya çıkardı. Deneyler sona erdiğinde ise iyi uygulanmış bir biyolojik saldırının gerçekleştirilmesinin nispeten kolay olduğunu ve potansiyel olarak felaketle sonuçlanacağını ortaya koydu.
Vladimir Demikhov’un iki başlı köpeği
Milgram’ın şok deneyleri
Sosyal psikolog Stanley Milgram, insanların ısrarcı bir otorite figürü ile kendi ahlaki yargıları arasında sıkışıp kaldıklarında nasıl tepki verdiklerini keşfetmeye koyuldu. Milgram, cezanın öğrenme üzerindeki etkisi üzerine bir çalışma için katılımcıları işe aldı. Onlara, bir soruya her doğru cevap verildiğinde bir şok vererek testi yönetmeye yardımcı oldukları ve öğrencinin asıl test konusu olduğu söylendi. Bu doğru değildi. Öğrenci bir aktördü ve Milgram, kendi ahlaki yargıları yapmamaları gerektiğini söylese bile insanların şok vermeye devam edip etmeyeceğiyle gerçekten ilgileniyordu.
Deneyin başlangıcında, şok uygulayan insanlar, deneyde öğretmen olarak anıldı ve kendilerine 45 voltluk şok verildi. Daha sonra, öğrenciye ilk yanlış cevap için 15 voltluk bir şok verileceği söylendi. Ardışık her yanlış cevap için voltaj değeri artacaktı. Test ilerledikçe, öğrenciler homurdandı, yalvardı, bağırdı ve sonunda sustu.
Milgram, çoğu insanın isyan edeceğini ve daha erken şok vermeyi reddedeceğini umuyordu. Bunun yerine bulduğu şey, çoğu insanın bir otorite figürü tarafından baskı altına alındığında kendilerini daha güvende hisstetikleriydi.
Anıları silme veya değiştirme deneyleri
Bilim insanları belirli anılara ulaşmak için fare beyinlerini, nöronlarını ışığa duyarlı hale getirmek için genetik olarak değiştirdiler. Daha sonra, implante edilmiş bir fiber optik kablo ile nöronlara ışık tutarak, belirli anıları açıp kapatabildiler. Böylece bilim insanları hiç gerçekleşmemiş olayların tamamen yanlış anılarını bile üretebildiler.