Eğitim Sen’den tarikat ve cemaat uyarısı

“6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş sarsıntıları 10 vilayette büyük bir yıkıma ve 19 Şubat tarihi itibariyle 41.020 can kaybına neden olmuştur. Sarsıntının ıstırabının ortaya çıkardığı hareketsiz kalma halini aşmak ve güzelleşmeyi hızlandırmak için örgün eğitimdeki 17,5 milyon öğrencinin, bir milyon 200 binin üzerindeki eğitim işçisinin ‘Bir şey yapmalı’ diyerek meskenlerinden çıkması ve okullarda buluşması kıymetlidir. Eğitim Sen olarak hazırladığımız ‘Deprem Travması Yaşayan Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalı’ bahisli kitapçığın eğitim işçilerine ve velilere faydalı olacağını umut ediyoruz.

Deprem bölgesinde toplam 12 bin 550 okulda; 3 milyon 646 bin 59 öğrenci eğitim görmektedir. Bölgede vazife yapan öğretmen sayısı ise 209 bin 719’dur. Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın dün (19 Şubat 2023) yaptığı açıklamaya nazaran, 54 bin 882 öğrenci naklini başka kentlere aldırmıştır. Toplam öğrenci sayısına nazaran nakil olan öğrenci sayısı düşüktür, öğrenciler ve aileleri sarsıntının 14. gününde bulundukları kentten ayrılamamışlardır.

Deprem felaketinin akabinde yarıyılın başında zilin çalmasıyla okulun birinci gününde anlatılacak bahis, ‘Deprem öldürmez bina öldürür’ kelamının içerdiği mana olmalıdır. Sarsıntılar tabiat olaylarıdır. Zelzelenin olduğu 10 vilayette okul binalarının durumu hakkında MEB’in açıklamasına nazaran 20 bin 688 eğitim kurumu binasının 23’ü yıkılmıştır, 83 bina ise ağır hasarlıdır. MEB’in açıklamasında hasar almamış bina sayısına yer verilmemiştir. Sayılar okul binalarında hasar seviyesinin orta-hafif hasarlı olduğunu gösterse bile öğrenciler ve eğitim işçileri orta hasarlı ve az hasarlı binalara giremeyecekleri için 1 Mart’a dek hasar almamış okulların ve konteyner okulların hazırlanması gerekmektedir.”

Kurul, sendikanın hazırlamış olduğu kent planlaması, eğitim idaresinin nasıl yürütülmesi tekliflerini şu formda paylaştı:

“İKTİDARIN SARSINTISI ‘KADER’ OLARAK AÇIKLAMASI KABUL EDİLEMEZ: Depremin olduğu kentlerde 40 binden fazla insan ömrünü yitirmiş, yüz bini aşkın insanımız yaralanmıştır. Yüzlerce milyar liralık ekonomik kayıp, yüz binlerce insanın evsiz kalması ve diğer vilayetlere göç etmesi karşısında siyasal iktidarın sarsıntısı ‘kader’ olarak açıklaması kabul edilemez. Zelzelenin sonuçlarının bu türlü açıklanması, cürüm ve ağır ihmalin üstünün örtülmeye çalışılmasından ibarettir. Zelzelenin acı sonuçları karşısında, bilimsel ve laik eğitimin bir gereği olarak zelzelenin bir tabiat olayı olduğu ve ondan korunabileceğimiz, halka ve çocuklara güzel anlatılmalıdır. Afetler, sarsıntılar mukadderat değildir, tabiat olaylarıdır.

8 İMAR AFFI FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ARTTIRMIŞTIR: Deprem sonrası ağır yıkımın nedenleri, öncelikle kapitalizmin kâr hırsına dayalı konut üretimi anlayışında ve iktidardaki siyasal partilerin müteahhitlerle kurduğu çıkar bağlantısında aranmalıdır. Bunların sonucunda zelzeleye sağlam olmayan, standartlara uymayan binaların yapılması, yapanlara müsaade verilmesi, yapıların denetlenmemesi, geçtiğimiz yirmi yıl içinde çıkarılan 8 imar affı ile bu yapıların affedilmesi yaşanan felaketin büyüklüğünü arttırmıştır. Bu süreçlerde mahallî idarelerin ve merkezi bürokrasi ve siyasetin de dâhil olduğu yolsuzluklar, liyakatsizlik, felaketi yönetememe hali ortaya çıkmıştır. Okullarda bu bahislerin anlatıldığı aktif ve eyleyen bir yurttaşlık eğitimi olmalıdır.

DEPREMİN OLDUĞU KENTLERDE TEMEL İHTİYAÇLAR KARŞILANMALI: Depremin olduğu kentlerde, sarsıntı felaketinin tesirlerinin uzunca bir vakit dilimine yayılabileceği öngörülerek kent merkezinde ve kırsal alanda yaşayan yurttaşların pak su, inançlı besin, barınma, ısınma, giysi, elektrik ve irtibat üzere temel gereksinmelerinin karşılanması gerekmektedir. Bu kapsamlı çalışma için yurttaşların istekli, emek ve meslek örgütlerinin demokratik iştirakini ve süreci kontrolünü de içerecek biçimde, ekonomik ve toplumsal siyasetler yaşama geçirilmelidir.

TARİKAT VE CEMAATLERİN SARSINTI BÖLGESİNDEKİ ÇOCUKLARI ALDI TEZİ: Deprem kentlerinde birinci derecede yakınlarını yitirmiş çocukların yerleştirilmeleri konusunda kamuoyunda önemli korkular bulunmaktadır. Kimi tarikat ve cemaatlerin sarsıntı bölgesindeki çocukları aldıklarına ait tezler bulunmaktadır. Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı, Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 vilayette yıkıma neden olan sarsıntılardan etkilenen refakatçisi olmayan bin 464, tedavisi devam eden 759 çocuğun olduğunu bildirmiştir. Bu çocukların sayısı az değildir. Demokratik kitle örgütlerinin iştirakini ve kontrolünü içeren iştirakçi düzenekler oluşturularak çocukların durumu izlenmeli ve bu husus hakkında kamuoyu sıklıkla bilgilendirilmelidir.

NAKİL ALDIRAN ÖĞRENCİLERİN OKULA ERİŞİMİ SAĞLANMALI: Deprem bölgesinden öteki kentlere yanlışsız yurttaşların, öğrencilerin, eğitim işçilerinin göçü başlamıştır ve devam edecektir. Göç hareketi konusunda kamuoyu nizamlı ve daima biçimde bilgilendirilmelidir. Öğrenci nakillerinde, depremzede öğrencilerin üstün faydası dikkate alınarak yerleştirmeler yapılmalıdır. Zelzelenin yaşandığı kentlerden öbür kentlere nakil aldıran öğrencilerin kesinlikle okula erişimi sağlanmalıdır. Bu çocukların psikososyal dayanak almaları için çalışmalar yürütülmeli, okul ortamları çocukları destekleyici, yaralarını onarıcı ve düzgünleştirici uğraşıları zenginleştiren demokratik bir iklime kavuşturulmalıdır.

PSİKOSOSYAL TAKVİYE HİZMETLERİ  MECBURÎ OLARAK UYGULANMALI: MEB tarafından oluşturulan psikososyal dayanak hizmetleri modüllerinin her okulda zarurî olarak uygulanmasının istenmesi ve sınıf rehber öğretmenlerinin uygulayıcı olarak tanımlanması ruhsal takviye hizmetlerinin kapsamına uygun olmadığı üzere çocuklar açısından riskli sonuçları beraberinde getirecektir. Bu bağlamda sarsıntıdan etkilenmemiş vilayetlerdeki psikososyal dayanak hizmetleri, okulların durumu ve gereksinimleri gözetilerek ruhsal danışmanlar tarafından belirlenmeli ve uygulanmalıdır. MEB’e nazaran tüm okullarda tıpkı modüller uygulanmalıdır. Fakat hiç nakil öğrenci gelmemiş bir okul ile yüzlerce depremzede öğrencinin olduğu öteki bir okulda psikososyal dayanak hizmetlerinin kapsamı ve içeriği farklı olmalıdır. MEB’in mevcut uygulaması ile az etkilenmiş çocukların travma seviyesinin artma riski oluşabilir.

EĞİTİMCİLERİN TAYİN SÜREÇLERİ: Deprem bölgesinde yıkımı ağır biçimde yaşamış eğitim işçilerinin istekleri halinde öteki kentlere tayini için çalışmalar eşit, adil ve hakkaniyetli biçimde sürdürülmelidir. Sarsıntı bölgesi dışındaki eğitim işçilerinin sarsıntı bölgesine tayini gönüllülük temelinde olmalı, mühleti muhakkak, süreksiz görevlendirmeler yapılmalıdır. Sarsıntı bölgesinde oluşacak öğretmen açığı büyük ölçüde yeni öğretmen atamalarıyla karşılanmalıdır.” ANKA